Hayata ne çok anlam yüklüyoruz;
Aşka mesela,
Sonra paraya,
Eşe, dosta,
İşe, güce…
Oysa hepsinin canı, bir soluk.
Soluk al, var; verdiğinde yok.
O soluk boyunca yaşayabiliyor musun?
Suyun üstünde, bir yaprak gibi sırt üstü süzülen bir su samuru keyfiyle…
Ya da cevizlerini istiflemiş, birer tane de iki yanağının altına saklamış (!) bir sincabın güveni ile…
Hayırsa yanıtın, hiç tutup da boşa oyalama o soluğu; ver gitsin.
Ya da aç gözünü; soluğu vermeden, hakkını ver.
* * *
Aynı tarih… aşırı anlamlar yüklemeyi tek kalemde bıraktığım günler. "çok da şey yapmamak lazımmış" dedim sonrasında.