Düşme; DÜŞ(LE)

Hiç düşündünüz mü, nedir düş?
Beni oyuncu yapan şeydir örneğin. Saatler boyu oyuncaklarla oynarken, onların ne kadar gerçeğe yakın olduğunu düşleyen çocuk, bugün hala sahnedeki düşün ne kadar gerçekçi olduğuna bakıp oyun oynamayı ve düşleriyle mutlu olmayı sürdürüyor.
Düşlemek insanın tanrısal parçasıdır aslında. Yokları, ya da henüz yokları usunda da olsa var eder. Dahası somut olarak var edecek gücü de ortaya çıkarır. Yaratı düşle başlar. İlerleme düşle başlar. Kurmak düşlemenin ardılıdır.
“Kader”, “kısmet” sözcüklerini hiç sevemedim. Sahne dışında, sonucu istencimin dışında belirlenmiş bir yaşam düşüncesinden hiç hoşlanmadığım için “alın yazısı” kavramıyla da barışamadım. Yaşam olağanüstü rastlantısallığı ile karşımıza seçenekler çıkarıyor, biz de görebildiğimizce ve yüreğimizle aklımız yattığınca seçiyor ve yaşıyoruz.
Yaşamın istencimizin ötesinde, bilinç düzeyinde algılayamadığımız düzenlemeleri var mıdır? Olası elbette. 100. Maymun fenomeni, bilinç üstü ile fark edemediğimiz ama yine de yanımızda, yakınımızda olmayanlarla bilgi iletişiminde bulunduğumuzu savlayabileceğimiz bulgular içeriyor. Yani her karşılaşma bir rastlantı olmayabilir. Somut 5 duyu içinde sayamadığımız, üst bir algı becerisi bizi kişilerle, olaylarla ya da yerlerle ilişkilendiriyor, karşılaştırıyor olabilir. Bu somutlama da “kader, rastlantı, alın yazısı” vb. kavramlarda gördüğümüz gibi istenç dışı bir durum olmayan, tam tersine, gayet kendi elimizde bir yaşam kurgusunu olası saymamı sağlıyor.
Böyle bir bakışla, düşlemek ve düşünmek çok daha önemli bir yer almaya başlıyor. Yani her şey gerçekten düşleyerek başlıyor. Uygun iletiler, uygun alıcılarla buluşuyor.  Ama “evrene mesaj gönderen” bir “secret” tadında değil. Tamamen somut ve akılcı bir bakışla. 
O zaman, düşlemek ve düşünmek, bir başka deyişle, tasarlamak, bir yandan kişiyi olası ve beklediği geleceğe hazırlarken, diğer yandan da yaşamı o gerçekliğe dair kurguluyor olabilir.
Diyeceğim o ki, korkmayın düş kurmaktan. “Ya gerçekleşmezse?” demeyin. En fazla gerçekleşmemiş olur. Unutmayın; bir güzelliği düşlerken ruhunuzda hissettiğiniz o lezzete bile değer düş kurmak. Ötesi bırakın yaşama kalsın. Düşleri keserek, aklı ve duyguyu frenleyerek ancak yaşamın o kurguyu düzenlemesini durdurmuş olursunuz belki de. Korkularla, kaygılarla coşkunuzu zedelersiniz. Tutmazsa, en fazla, “Ne güzel düşlerdi onlar. Kurarken bile mutlu etti. Varsın olmasın” dersiniz. Ama Hoca Nasrettin’in dediği gibi; “Ya tutarsa?”
Öyleyse, korkmayın be! Düşleyin. Güzeli, güzellikleri düşleyin; güzelliklerimiz olsun.
(Son cümleden olarak, bu yazıdan “sadece oturup düşlersek her şey olur” sonucu çıkaracak birileri olursa hiçbir şey anlamamış sayarım. Akıl’la düşle, olanca Kuvvet’le gerçek olması için çaba göster ki, Güzellik senin olsun)
Eyvallah…

* * *

1 thought on “Düşme; DÜŞ(LE)

  1. Berna Senci says:

    Mümkün değil ki katılmamak!

    Aklınıza ve kaleminize sağlık!

    Yanıtla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.